25 Ağustos 2009 Salı


Şivan Perver
--------------------------------------------------------------------------------
şarkıcı, besteci

--------------------------------------------------------------------------------


23 Aralık 1955 tarihinde Şanlıurfa'nın Siverek ilçesi Sarıdam köyünde doğdu. Profesyonel olarak 1975 yılında sanat hayatına başladı.

Babası orta halli bir çiftçi idi. Ankara’da matematik ve jeoloji öğrenimi yaptı. Bu dönemde ilk konserlerini vermeye başladı. Şarkılarını Kürtçe söylüyordu.

Türkiye'den ayrılıp İsveç’e sığınma girişiminde bulundu. Bu girişim, sonuç vermedi. 1976 yılında Almanya’ya geldi. Köln’e yerleşti ve evlendi. Orada konserler verdi ve müzik çalışmaları yaptı. Yeniden müzik eğitimi gördü. Oğlu Serxwebun, burada doğdu. Alman resmi makamları, önceki eşi Gülistan’a oturma izni vermediler. 1983 yılında tekrar İsveç'ten sığınma talebinde bulundu.

1975-2002 arasında 22 albüm seslendirdi. Birçok albümü ile ödül aldı. Min bêriya te kiriye albümü ile Fransa'da Charles Cros Akademisi tarafından verilen en iyi yabanci müzik albümü ödülüne layık görüldü.

Albümleri:

Govenda Azadixwazan (1975)
Hevale Bar Giranim (1976)
Herne Pes (1977)
Ey Ferat (1978)
Kine Em (1979)
Hay Dil (1980)
Gele Min Rabe (1981)
Agiri (1982)
Bilbilo / Ferzê (1983)
Dotmam (1985)
Lê Dîlberê (1986)
Ya Star (1995)
Naze (1996)
Heviya Te (1999)
Roj û Heyv (2000)
Sarê (2001)
Helbestên bijartî yên 1 /Kirîvê (2002)
Helbestên bijartî yên 2/Klasîk (2003)
Helbesten Bijarti yên 3 (2004)
Min bêriya te kiriye (2004)

--------------------------------------------------------------------------------


HAKKINDA YAZILANLAR

Kürt halkına sevgi götürmeliyiz
CEMAL TURAN

Müziğiyle birçok ilke imza atan sanatçı Şivan Perwer, doğduğu topraklarda artık şarkılarını söylemek istediğini belirtti. Kimsenin ismini anarak eleştiri, hakaret yapmadığını belirten Perwer, "Kürt halkına sevgi götürmeliyiz" diyor.

Kürt müziğinin yaşayan önemli sesi Şivan Perwer, Kürt halkının içinde olduğu durumdan dolayı isyankar olduğunu belirtiyor. Müziğinin yanı sıra çeşitli demeçleriyle de zaman zaman gündeme gelen Perwer, "ben kimsenin ismini anarak eleştiri, hakaret yapmadım. Bunu söyleyenler rantçılardır" diyor. Her insan gibi kendisinin de hataları olduğunu söyleyen Perwer, "Bazı hatalar yaptığım için bazen ağlıyorum, niye bu hataları yaptım diye. Toplumsal olsun, şahsi olsun diyorum keşke çok temiz bir insan olsaydım" diyor. "Hatalarım varsa, birini incittiysem ve insanlar bundan dolayı benden hesap soruyorsa, beni bağışlamıyorsa ve gerçekten suçluysam özür dilemeye herzaman hazırım. Özür dilemeyi de kendim için bir insani vazife görüyorum" dedi. Ülkesini, halkını, dostlarını herzaman sevdiğini belirten Perwer, "Hele bu konularda, bizim için insanlık için mücadele edenlere daha fazla saygı ve sevgi duyduğunu belirterek, "hatasız insan olmaz" dedi.

Doğduğu topraklarda artık şarkılarını söylemek istediğini belirten Perwer, "gidince bir değer bırakmalıyım, yoksa gitmem" diyor. Şivan Perwer ile Frankfurt'ta yakında açılışını yapacağı "Şivan Perwer Sanat ve Müzik Vakfı"nda müziği, kendisine yönelik tartışmalar ve ülkeye dönme istemi üzerine konuştuk.

- Uzun yıllar müzik dünyasından kendisinden söz ettiren Şivan Perwer'in, son yıllarda yeterince sesi çıkmıyor, bunun nedeni nedir?

Herşeyden önce, Şivan bir zamanın Şivan'ı değil. Halkımı, ülkemi çok seviyorum. Bende çok derin bir Kürt ruhu vardır. Ayrıca halkımın da yoğun, büyük sevgisi var. Son üç dört yılda yaptığım albümlerimden biri dinlenirse, ki son albümlerimde daha çok otantik, klasik halk müziklerine yer verdiğimiz için öyle görünüyor. Mesela benim 'Heviya tê' albümümde, bugüne kadar kullanılmamış son derece mükemmel harmonili orkestralar vardır. Başka müzikleri, halkları taklit etmeyen özgün yönler görülür. Kürtçe, Türkçe, İngilizce, Arapça içinde olan mesela, "lo bavo, lo keko, lo mamo, lo apo, lo xalo" burada bütün Kürt liderlerine sesleniyorum, Kürt halkına sesleniyorum. Onların birliğini anlatıyorum. Tabii benim baştaki şarkılarıma benzemiyor. Kürt müziğini sadece saz alanında çıkarıp orkestraya uygulama, insanları bu yöne doğru sevk, alıştırma olayı var. Bazı nedenlerde var ki, toplum içinde karşı karşıya kaldığımız zararlı şeylere neden oluyor. Bazı kesimlerin eleştirilerimden dolayı benden küsme durumları da oluyor.

-Pekala siz de bu kesimlerden küstünüz mü?

Ben geniş bir toleransa sahip bir insanım. Ama her insan hata yapabilir, kimse melek değil. Melekler de hata yapabilir. Ben demiyorum herşeyde ben haklıyım, herkesin haklılığı ve haksızlığı vardır. Ama insan diyalogla herşeyi çözebilir. Benden küsen insanları herzaman da aramaya çalışırım, aramışımda. Güzellikler, sevgi varken, biz niye küsüyoruz? Ben bazı şeyleri doğru bulduğum için söylüyorum, ama belki de burada eleştirinin metodu, zamanı doğru değildir. Belki de imge doğru değildir.

-Kürtlerin ülkesinin parçalanması beyinlere de yansımıştır. Burada siyasi hareketlerin yanı sıra sanatçıların da bütünleştirici fonksiyonu olması gerekmiyor mu?

Gerekiyor, ama bizim toplum Ortadoğu toplumundan geldiği için bazı durumlara karşı çok bağnazdır. Ortadoğu'nun sahip olduğu mubalağa, karışıklık, ister istemez sanatçıya da bulaşmıştır. Aslında hertarafa bulaşmıştır. Ortadoğu insanı çok karmaşık yapıya sahiptir. Açık ve berrak değildir. Dünyanın en zengin yeraltı ve yerüstü kaynaklarına sahip olmasına rağmen, en uzun ömürlü kültüre sahip olduğu ve dünyanın en büyük medeniyetlerini yarattığı halde kendi değerlerini koruyamayarak bugün zayıf düşmüştür. Başkaları tarafından talan ediliyor. Ne yapıyorsa bir türlü özgürleşemiyor. Öte yandan bir de sanatçı bu durumu protesto ettiği zaman, protestosu sadece siyasette değildir, protestosu aynı zamanda hayata karşıdır. Bağnaz, tutucu hayata karşıda bir protestodur. Benim protestolarım da biraz bu çerçevededir.

-Bu protestoların etkileri neler oldu?

Az önceki soruda olduğu gibi, bazı olumlulukların yanında olumsuzluklar da getirdi, getiriyorda. Ayrıca birçok sanatçı ya devletler tarafından ya da kendi toplumlarının bağnaz tutumları yüzünden aforoz ediliyor. Böyle bir durumda ister istemez sanatçıyı da etkiliyor. Sanatçı öyle bir döngü içerisinde dolaştırılıyor ki bazen cevap verememe durumunda kalıyor. Yine siyasi çevreler, sanatçıya belli destekler de verdiler, ama siyasetler arasındaki katı parçalanma sanatçıyı da parçaladı. Yani sanatçı eleştirse bir yana eleştirmese bir yana. Geldiğimiz toplumun karmaşıklığından dolayı, kendim de dahil olmak üzere sanatçı berrak bir düşünceye sahip değildir.

-Burada sanatçının kaygısı nedir?

Mesela birçok sanatçı var, Türkçe, Farsça veya Arapça söylüyor ve müthiş bir olanak sağlanıyor. Kasetleri satışa sunuluyor. Ama Kürt sanatçısının bir pazarı yok. Kürt sanatçısı sadece fedakarlığıyla halkının sevgisiyle, ülkesinin sevgisiyle bir şeyler yaratmaya çalışıyor. Sanatçı belki değer yaratıyor, ama değerler toplumsallaştırılmayana kadar özünü bulamıyor, gerçeğine kavuşamıyor. Siyasi hareketlerin bu anlamda çok büyük vazifeleri var. Siyasi hareketler ne kadar birleştirici ve ulusal temeller üzerinde toleransla birbirlerine yaklaşırsa sanatçı da o kadar güçlenir ve sanat üretmesi için güçlü olanaklar ortaya çıkar.

-Siyasi hareketlerin görevleri var bu biliniyor, ama burada Şivan gibi sanatçıların görevi...

Ben eskiden birçok şarkıyı kardeş kavgasıyla ilgili söyledim. Bunların birçoğu biliniyor. Siyasi hareketlerin birbirlerine barış eli uzatması sevindircidir. Ki herkesten önce Kürt siyasetçileri birbirlerine barış ellerini uzatmalılar. Bazı aksaklıklar var veya olabilir. Bunlar zorla olmamalı, diyalogla çözülmeli. Ben de bu anlamda yeni şarkılarımda buna hizmet ediyorum. Halkı daha fazla çalışmaya çağırıyorum. Diyorum, emek üretmekle hayat güzelleşir. Çalışmakla toplumlar bir sisteme kavuşur, devlet olur. Yani çok çalışmalıyız. Bunun içinde birleşme konusu da vardır. İkincisi de, eskiden biz kardeş kavgasını söylerken, şimdi ise yeni şarkımda, "biratî biratî xoştur ji her tiştî / biratî bingaha azadî û aşitî, devleta netevî / biratî xoşture ji her tiştî /..." söylüyorum. Şimdi de şarkılarımı o alanda söylüyorum. Siyasetler ulusal temelde birbirleşirse, biz bu konuda onlara sevgi güllerini yollarız.

-Şivan daha çok Kürt halkının diriliş dönemi dediğimiz bir dönemde kitlelere mal oldu. Oysa son zamanlarda yaptığınız müziklerde çok enstrümanlı ve klasik tarzı deniyorsunuz. Bu müzikte bir arayış mı, yoksa bir tıkanma mı?

Bende tıkanma hiçbir zaman sözkonusu değildir. Çünkü bütün damarlarım müzikle yoğrulmuştur. Ben müziksiz yaşayamam. Müziği insan hakları, özgürlükler, güzellikler, düşünceler için kullanmazsam rahat edemem. Hiçbir şey olmasa da negatif bir kriteri ortaya çıkarıp onun üzerine şarkı söylerim.

-Müzik tarzınıza ilişkin tartışmalara ne diyorsunuz..?

Yeni besteler yapıyorum, konserlere çıkıyorum ve her döneme uygun şarkılar yapıyorum. Başta çok militan başlarsın, çünkü olay başkadır. Sonrada bir zaman gelirki ona göre derin bir felsefeye düşersin. Artık romantik melodiler söylersin. Sanatçı yaşlandıkça ona uygun da şeyler getirmeye çalışır. Dikkat ederseniz bazıları bana diyor; Şivan'ın stili nedir? Bende diyorum ki genel bir tarzım vardır. Ben tekste göre bir melodi hazırlarım ve ona göre de şarkı söylerim. Bazen bas, bazen bariton, bazen tenor. Yani "Kinem" bir uzun hava şeklinde söylenmez. Mecburi rap şeklinde söyleyeceksin. Rap müziği dünyada 80'lerden sonra ortaya çıktı. Halbuki ben 1977'de rap söyledim. Bir Amerikalı müzisyen olsaydım, şimdi rap babası olarak anılırdım. Ama bir Kürt olduğum için değerimiz sayılmadı. Herşeyimiz inkar edildiği için sanatçısı da görmezlikten geliniyor. Yani olayların gelişimine göre söylüyorum. Yani Şivan stili durumlara uygun biçimde geneldir.

-Yeni albümler yine klasik tarzda mı olacak?

Yok yok, sadece kendi şarkılarım ve stilim olacak. Tabi eskisi gibi keskin olmayacak, bu bir. İkincisi, siyasetlere eleştiriler de değil. Daha çok insanlara direnç veren, işe sevk eden, teşvik eden, düşündürebilen felsefik eserlerdir. Yani içinde siyasette taşıyan, ama edebi ve sanatsal imgelerle meseleleri anlatan şeylerdir.

-Bunlarla siyaset de yapıyorsunuz...

Herşey siyasettir, siyasetsiz yaşam olmaz, siyasetsiz toplumlar sistemleşmez, ama ben kendim için yapmıyorum. Şarkılarımda genel siyasi konular işleniyor. Ayrıca her siyasi harekete katkım olmuştur. Ben müziğe başladığımda PKK düşüncesi olabilir ama parti yoktu. Yalnız sayın Abdullah Öcalan'ı duymuştum. Unutmayayım, bir de rahmetli merhum Mazlum Doğan'ı görmüştüm. Okuluma gelmişti, gerilla mücadelesi vereceklerini anlatmıştı. O zaman tanıştık. Bir o iki kişiyi tanımıştım. Sonra ben Mazlum Doğan'a nerden getirdin bu fikirleri diye sorduğumda; bana, 'sen Apo'yu tanıyor musun?' demişti. Ben sadece bunları görmüştüm. Sonra faaliyetleşti, gelişti, ulusallaştı ve ben de en büyük hizmetleri yapanlardan biriyim. Birçok siyasete hizmet ettim ve birçok değişik siyasettimiz de olsun istedim. Biliyorum işler kolay değil. Evet sanat Kürt toplumu gibi bir halk içinde siyaset taşır ve taşımalıdır. Bizde o toplumun bir ferdi olduğumuz için elbetteki her partiye destek ve hizmetimiz olmalıdır. Fakat kültür toplumun malıdır. Belki siyaseti herkes benimsemez, ama Ahmedê Xanî'yi, ævdalê Zeynîkê'yi herkes benimser. Burada ben asla ve asla siyasetti küçümsemiyorum. Toplumsal bir vazifedir diyorum. Ve zorlukları ençok olan çalışma biçimidir. Yürekli bir biçimde hizmet vermeye çalışıyordum. Keşke hiçbir siyasi hareketle böyle bir hoşnutsuzluk olmasaydı, PKK ile de olmasaydı.

-Sesinizle, duygularınızla hizmet yaptınız tabiki, peki bu hareketler size hizmet etmedi mi? Örneğin Şivan'ı onbinlerle buluşturan siyasettin gücü değil miydi?

Tabiki bu güzel bir şeydi. Toplumsal çalışmada bu iyi bir şey. İfadesi de çok güzel. Ama bu beni Şivan yapıyor, büyütüyor anlamını bu şekilde ifade etmemelidir. Sanatçı ben büyütüleyim, büyüyeyim derse sanatçı olamaz. Sanatçıda derin bir düşünce, hayat çelişkileri, hayatı güzelleştirme istemi, amaç olmazsa sanat üretemez. Çelişkiler sanatçının sanat ruhunu etkileyip derin düşündürmeye ve o düşünceyle konularla ilgili eserler yaratmaya yöneltiyor. Çünkü sanat sürreal bir olaydır, siyaset ise somut bir şeydir.

-27, 28 yıldır ülkenize uzaksınız...

Tabii bu kadar uzun süre uzak kalmak, birgün döndüğümde nelerle karşılaşacağım? Bu beni çok düşündürüyor. Yani umut ve direnç kırmadan, sevgi eksiltmeden yapacaklarımı yapmalıyım. İnsanın yaşamında bazı öyle olaylar oluyor ki çok kırıcı oluyor. Bazen bir şeylere özlem duyuyor. Bunda da kırıcı olduğum için çok üzülüyorum. Kendi hatalarım için bazen oturup ağlıyorum, niye yaptım bunları diye.

-Söz hataya gelmişken; çeşitli konserlerde, televizyonlarda sayın Abdullah Öcalan'a ilişkin sarf ettiğin sözler var ve insanların büyük bir kısmı size kırgın, bu anlamıyla bir mesajınız yok mu?

Siyasetle ilgili çeşitli kırılmalar oldu. Bana karşı da büyük kırılmalar oldu. Bazen saldırılar oldu. Acaba gerçekten hatalı mıydık, yoksa birbirimizi mi iyi anlamıyorduk? Bunların değerlendirmesi yapılmadan birbirimizi kırıyorduk. Az önce sizin ağzınızda duyduğum gibi, meseleler sanatsal bir biçimde imgelerle anlatılmalıydı. Yoksa hep yanlış anlatılıp kurbanlar hazırlanıyordu. Direkt eleştiriler bazen kırıcı oluyor. Ben eleştirirken aslında kendi kendimi de eleştiriyorum. Yani sadece karşımdakini değil.

-Eleştiri farklı, ithamlar farklı. Farklı yerlerde ağır ithamlar var...

Ben sayın Öcalan Roma'ya geldiğinde yanına gittim. Ve bana "yanımdan gitme" diyordu. Benimle çok açık ve güzel konuşuyordu. Saygı duyuyorum. Ben asla söylendiği gibi küfür falan söylememişim, hakarette bulunmamışım, bunlar benim terbiyemin dışındadır. Ben ne kimseye küfür ne de keskin bir biçimde saldırırım, öyle bir olay yoktur. Bazı rantçılar vardır, durumdan yararlanmak istiyorlar. Onlarda herhalde bu konuda, beni sevenlerle karşı karşıya getirip yararlandılar.

-Fransa'da, Türkiye'de, Kürdistan'da çeşitli Tv ve gazetelerde çıkan bazı haberler var, bunları tekzip ettiniz mi?

Bazı durumlarda bana olan hakaretleri anlattım, bu yalan değil, ama hiç kimseye saldırmadım hiçbir zaman. Bazıları bunları kasti olarak kullanıyor. Türkiye'den birçok gazeteci ve Tv benimle görüşmek istedi, ama kimseyle görüşmek istemedim. Söyleşilerden çoğu zaman kaçtım. Hiçbir zaman bir kimseye sayın Öcalan'ın ismini anarak eleştiri yapmamışım, bunlar benim işim değil.

-Sayın Öcalan'a ilişkin farklı yerlerde belirtilen sözleri söylemediğinizi belirtiyorsunuz, ama o dönemden bugüne tekzip etmediniz...

Bazen kişiler, kızgın anlarına denk gelip, yanındaki eşe-dosta bazı sözler söyleyebilir. Ama toplum içerisinde ben hiçbir zaman böyle şeyler yapmadım, yapmam. Tv'lerde, gazetelerde olsun çok dikkatli, düşünerek konuşurum. Halk içinde bir prestije sahip olduğum için, insanlar benden çok şey bekliyor. Tabi ben çok sağlamım, çok doğruyum, çok yapıcıyım demiyorum. Ama bazı şeyler varki belki olmasaydı, ben Şivan Perwer olmazdım. Bir sanatçı olmazdım. Kürt halkının içinde olduğu durumdan dolayı da isyankarım. Benim eleştirilerim var, bu sadece sayın Öcalan'a yönelik değil, genel olarak Kürt siyasetinedir. Ben Kürt liderlerini bazen överim, bazen de eleştiririm. Ne gereği var özel uğraşayım. Sadece bazı çevreler aramızı bozmak istiyorlar. Kürtlerin doğru dürüst yaklaşımını istemiyorlar. Düşünüyorum, ben nerede ne söylemişim, kötü bir şey aklıma gelmiyor. Kürt halkının düşmanlarına karşı konuşmuşumdur. Ama sayın Öcalan'a karşı nerede, ne konuşmuşum, bir belge varsa getirsinler, ama yok. Öcalan bir liderdir insanlar onu seviyorsa, ben kimsenin kalbini kırmak istemem. İnsanlar hala O'nun için kendini yakıyor. O'na bir şey söylenmesi veya benim söylemem tabiki insanları üzer. Ben bunu biliyorum. Ben bu halkın sanatçısıyım. Ben sanatla uğraşmalıyım, hayatın derinliğinden, düşüncenin derinliğinden sanatı getirip sergilemeliyim.

Fakat, bazen ben farklı kompozisyonlar içerisine sokuluyorum ki, özellikle belirtiyorum, maalesef bunu rantçılar yapıyor. Detone olmuş notalar gibi beni sağa sola çeviriyorlar. Bu sanata sanatçıya zulümdür. Sanatıma değer verilmesini ve bütün Kürtlerin beni dinlemesini de istiyorum. Eğer bir Kürt müziğimi dinlemiyorsa bu beni üzüyor. Çünkü ben ulusal müzik yapıyorum. Bu hepimize zarar verir. Bundan dolayı yanlışlarımdan dolayı herkesten özür dilerim, bunda sorun yok. Lütfen bunları yazın. Özürüm farklı amaçlarla kullanılırsa da bu kötüdür, yurtseverliğe de zarar verir.

-Sanatınıza değer veriliyor, sorunun orada olmadığını düşünüyorum...

Düşman her tarafta seni sarmış boğmaya çalışıyor. Ben bunu şarkılarımda dile getiriyorum. Bunlar genel durumun anlatımıdır, herhangi bir liderin eleştirisi de değildir. Herkes yanlış yapabilir, ben de yanlış yapabilirim. Ben tümden doğruyum da demiyorum. Şahsıma yönelik yapılan eleştirileri önemsiyorum, çoğu da doğrudur. Bunlar olmazsa kendimi düzeltemem. Özel yaşamıma yönelik birçok söz söyleniyor, bunlar da doğru değil. Bununla evlendi, bundan boşandı vb...

-Bunlar bizim gazetede yazılmadı. Başkaları yazmışsa bir şey diyemem...

Tabiki. Ben kimseye sormadım, evlenirken de, boşanırken de sormam. Bu kimseyi ilgilendirmemeli. Yıpratmak için kullanılıyor. Öne çıkanlar yıpratılıyor. Sayın Öcalan da yıpratılıyor. Bunlara izin vermemek gerekir. Bizi sürekli karşı karşıya getirmesinler. O bir lider ben bir sanatçıyım. Amacım da Kürt halkına güzel bir müzik arşivi oluşturmak. Kürt haklına ve insanlara sanatla sevgi götürmektir. Sanatımızı dünyaya ifade etmektir. İnsanlığa yararlı olabilecek bir sanat bırakmaktır.

'Gidince bir değer bırakmalıyım orada'

-Sürgündeki birçok sanatçı son yıllarda döndü. Bu konuda sizin de çalışmalarınız var. Ne zaman dönmeyi düşünüyorsunuz?

Sanatçı arkadaşların gitmesi güzel bir şey, onları tebrik ediyorum. Onlar gidip konser verip dönüyorlar. Oysa ben başka bir anlamda gitmek istiyorum. Ben herzaman Kürdistan'a gitmek istedim ve istiyorum, ama gidişim bir yarar getirsin diyorum. Diyarbakır'a gidince bir konserle haydi by by'la dönmek istemiyorum. Yıllarca sevgi, umut, direniş, isyani fedakarca yaşamış insanların o güzel değerlerini sadece bir konserle ifade etmek istemiyorum. Gittiğimde konser bu güzel değerlerin başlangıcı olmalıdır. Diyarbakırlıların, Urfalıların, Vanlıların herzaman görebileceği bir değer verebilmeliyim. Örneğin bir Diyarbakır'da konser verince, belediyeyle veya başka organisazyonla, ben buraya para için gelmedim, halkımla bütünleşmek için geldim diyebilmeliyim. Yıllardır beni dinleyen, o şarkılara ağlayan, mücadele eden, hapislere giren, acı çeken, sevinen insanlar vardır. Merciler bana bu konuda, bazı önemli şeylerin yapılmasında söz vermeliler. Bu her taraf için geçerlidir. Dünyanın her tarafından konserler veriyorum. Bütün halklara şarkı söylüyorum, ama Kürdistan'da ve Türkiye'de şarkı söylemek benim için apayrı bir durumdur. Çünkü benim ülkemdir, benim halkımdır. Yıllarca sürgünde yaşamamın sebebi oranın gerçek yaşama kavuşmasıdır. İşte o ülkede şarkı söylemek arzu ve hayalimdir.

-Yani şartlı mı gitmek istiyorsunuz?

Kimsenin önüne şart koymak istemiyorum, ama kendi ağırlığım ve durumum kadar faydalı gitmek istiyorum. Bu halk yıllarca şarkılarımı dinledi, ismimi çocuklarına verdi, çok acı çekti. Ben dönünüce birileri sevinsin, birileri üzülsün istemem. Bunlar olursa giderim, yoksa yirmi yıl daha kalsam gitmem.

-Yani diyorsunuz; 'vereceğim konserlerin gelirleri, örneğin bir komisyon tarafından toplanarak, vakıflaştırılsın'...

Evet. Ben para mara istemiyorum. Vakıf, okul, enstitü... istiyorum.

İki albüm yolda

-Yeni albüm ne zaman çıkacak, adını belirlediniz mi?

Adları belirlenmedi. Adları dedim çünkü, iki albüm çıkarmak istiyorum. Biri resital, biri orkestrasal. Örneğin 10 parça sadece sazımla eski ifademle olacak diğeri de orkestra olacak. Yani bir pakette iki albüm olacak. Aynı şarkılar değil bunlar değişik olacak. Burada amacım, albüm yapıp kazanmak değil, albüm yapıp verebilmektir. Zaman veremeyeceğim ama yakında çıkacak.

-Almanya'nın Frankfurt kentinde de bir vakıf çalışmanız var, uzun süreli bir hazırlığınız var. Şivan Perwer Sanat ve Müzik Vakfı'nın amacı nedir?

Bu da ülkeye dönme ile bağlantılı bir durum aslında. Kurulmuş bulunuyoruz. Bu çalışmayı biraz uzun anlatmaka gerek, başka bir zaman daha detaylı cevaplayayım…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder